Işıklar sönmüş, sokak boştu. Gecenin şarkısı farklı melodilerle kulaklarındaydı ikisinin de.. Zamanın aynı kanadına oturmuşlardı bugün, uzun zaman sonra ilk defa.. Konuşmuyorlardı, ritmi bozmak istemediklerinden.. Kadın, evde masanın üstünde bıraktıkları fincanları hatırladı birden.. Fincanın kenarındaki ruj izini.. Nedendir bilinmez, ‘keşke’ dedi, keşke yıkasaydım fincanları.. Adamın sakalını yüzünde hissedince ana döndü birden, ‘keşke’ dedi, keşke izi kalsa bu öpücüğün… Döndü, gülümsedi adama. Birlikte nefes aldılar, derin bir nefes.. Bir süre içlerinde tuttular, bırakmadan önce bu anı bedenlerinin hafızasına kazıdılar.
Küçük parmağından tutmuştu kadın adamın elini, en çok bunu seviyordu, o kocaman parmaklara kenetlenip arasında kaybolmaktansa, minik bir parmağa tutunup hem özgür kalmak, hem bağlanmak… Çekiştirdi serçe parmağından adamı, gözlerine baksın istiyordu çünkü.. Anı böyle fotoğraflıyordu kadın, böyle kazıyordu içine.. Gözlerinde, kendi gözlerinin ışıltısını görene kadar bekledi kadın.. Adam sabırlı, kaçırmadı gözlerini.. Bekledi, sevgiyle baktı ‘tamam’ işareti gelene kadar.. Bir nefes daha aldılar birlikte, tuttular, bıraktılar…