Kelimelere sığınmak güzel, derdini anlatmak sarı sayfalara, siyah dolma kalemle, mürekkep kokusuyla gelen ilhamın tadı hele, bambaşka. İnsanlara sığınmak da bir seçenek tabii, ama o başka, insanlar yargılarını koyarlar senin kelimelerinin üzerine, sessiz kalırlar belki sarı sayfalar gibi ama değişir bakışları. İnemezsin derine, sözcükler birinci tekile bile yetersizken ikinci şahsın duyguları karışıp bulandırsın istemezsin bazen… Elindeki kalem de dilsiz, duygusuz, kağıt da; o yüzden yazmak daha kolaydır bazen konuşmaktan.
Ben kendi adıma konuşayım, zaten hep öyle yapıyorum. Böylesi daha güzel, güzel çünkü kimse özüme karışıp yoğunluğumu arttırsın ya da azaltsın istemiyorum bu aralar. Karışamıyoruz çünkü birbirimize, ah bu yargılar! Beni su yapıyorlar çoğu zaman, karşımdakine zeytinyağı olmak daha bir yakışıyor çünkü. Ben unutmak istiyorum o zeytinyağlarının bıraktığı cıvık duyguyu – unutmak güzeldir çünkü, unutabilmek.
Bir garibim bu aralar; elimde sade bir kağıt, ama sarı, önemli olan bu, bir de mürekkep kokulu kalem olsun istiyorum. İstemiyorum konuşmak ya da anlatmak… Susmak daha güzel bana bu aralar, sessizlik ayrı anlamlı, mindere serdi hayat bu sefer, nakavtı görmek üzereyim. Kağıdım kalemim var, bir de… bilmiyorum, noktalar var sanırım. Pesimist duygularla boğuşuyorum, her defasında yine o minder! Başım dönüyor artık kokudan, minderin mi bu koku, mürekkebin mi? Bilmem… Herkes bana yabancı değil ama benim bu halim onlara yabancıymış, öyle söylüyorlar.
Ben artık oynamak değil, izlemek istiyorum… Her ne olursa, sadece izlemek…
İzlerken canım yanıyor ama oynarkenki kadar sahici değil.
Ben bu halden çıkana kadar her şeyi izlemek istiyorum, tanrısal hislerle… Müdahale etmeden ama. İzlemek istiyorum, geçene kadar…
Olmaz mı?
Bende bu aralar,konuşmak değil dinlemek ,yazmak değil okumak istiyorum.
BeğenBeğen